» » » » Nefretsiz 24 Saat!


Yanlış hatırlamıyorsam, “yirmi dört saat nefretsizce yaşamayı başarmanın Cennet’e yaklaştıran bir adım olduğu” ifadesi, parasız ve pazarlıksız sevginin mimarı Hz. Muhammed’a aittir; ancak kolay bir şeyden söz ettiğimizi hiç sanmıyorum. 

 Özellikle de insanların “insan”ı kutsal bir varlık olarak göremekten vaz geçtiği bir çağda… 



 Ne var ki, her şeyin bir ilki vardır. Bir şeyi bir kez yaptığımızda, ikinci defasında çok daha kolay yaparız. Bu öneriyi dikkate alalım ve deneyelim. Olur ki, zamanla alışkanlık haline getiririz. 

 İnsanları çok çabuk yargılıyor ve hemen infaz ediyoruz; oysa kendi halimizi düşünsek, kendimizi oracıkta yere indirebiliriz. Biri bize ya da bizi ilgilendiren birilerine karşı bir hata veya kabalık ettiğinde anında ve acımasızca karşılıklar veriyoruz; oysaki tepkiden önce düşünmek için biraz zaman, örneğin en azından bir saat kullanmak, olaya vereceğimiz tepkinin seyrini büyük ölçüde değiştirebilir. Belki geçen süre içinde kendimize dönüp bakabilir, belleğimizi yoklayabilir ve şunu söyleyebiliriz: “Boş ver, falan zaman ben de aynı hatayı yapmıştım. Hatta daha da kötüsünü…” 

 Biraz kafa yorarsak, bazı şeylerin üzerine gitmenin daha akılcı ve insaflı yollarını da bulabiliriz. Örneğin bize hakaret eden birine aynı sertlikle yanıt vermek ya da bozulan sinirlerimizden söz etmek yerine yalnızca “Kalbimi kırıyorsun…” diyerek arkamızı dönüp gitmenin, bulunduğumuz ortamda bizi rahatsız edecek kadar gürültü yapan veya sesli konuşan birilerine kızmak ve bağırmak yerine kibar bir tonda “Acaba biraz daha sessiz olmanızı istesem kabalık etmiş olur muyum?” demenin çok daha etkili olacağını anlayabiliriz. İtiraf edelim ki, çok az düşünüyoruz. 

 Halimizin özetini çıkaralım: İnsanın onurunu kırmak, incitmek, ayaklar altına almak; insanı yok saymak, görmezden gelmek, değersizleştirmek hiçbir dönemde bu denli kolay, hatta zevkli olmamıştı. Bütün bunlara karşı sabır ve tahammül göstermek, Yunus’umuzun “dövene elsiz, sövene dilsiz ve gönülsüz gerek” dediği gibi yaşamak, gerçekten dayanılması zor bir iyilik belirtisidir. Sırf bu nedenle bile, merhameti alınmış toplumca yadırganabilir, aşağılanabilir ve kötülenebilirsiniz. 

Varsın herkes insanı robotsu bir pislik düşünsün. Varsın toplum tüm iyilikleri ticaret mantığı içinde yapsın. Varsın onlar her kötülüğe kindarca yanıtlar versin… 

 Sonunda, sevgisinin ışıktan seliyle sizi yıkayan yalnızca Yüce Sultan olsun… 

Biz insanı Allah’ın başlıca sıfatlarının yeryüzündeki bir minyatürü olarak algılayarak onu aziz tutma noktasından fazlaca uzaklaşmayalım… 

Buna inanıyorum: Yirmi dört saat hiç kimseden nefret etmeden yaşamayı başarmış olsak, Cennet’e doğru dev bir adım atmış oluruz.

Unknown

Bir kitap, hem lezzetli hem de besleyici olmalıdır. Mert Aslan'ın kitapları bu kıvamdadır ve sırf bu nedenle okuyanlar onları arkadaşlarına mutlaka tavsiye ederler.
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

Leave a Reply